-
1 görev yapmak
v. serve, serve one's time -
2 görev
görev Amt n, Funktion f; Dienst(pflicht f) m; Pflicht(en pl) f; EDV Job m; POL Auftrag m, Mission f; Aufgabe f, Rolle f; allg Funktion f, Aufgabe f z.B. der Mandeln;(bir) görev almak eine Aufgabe übernehmen;görev başında bei Ausübung seiner Dienstpflichten;görevden çıkarılma Dienstenthebung f;-i göreve almak jemanden zu einem Amtsträger ernennen, jemanden einstellen;görevden alınması Amtsenthebung f;-e görev vermek einsetzen (A);görev yapmak Dienst tun; tätig sein; fig die Aufgabe (G) haben;açık görev freie Stelle, Vakanz f;askerlik görevini yapmak seinen Militärdienst ableisten -
3 yapmak
yapmak <- ar> v/t machen, tun; herstellen; reparieren, fam wieder machen; z.B. Krankheit verursachen; tun ( gibi als ob); (krank, reich usw) machen; machen (zu; z.B. zum Doktor); Frieden schließen; Tor schießen;fren yapmak bremsen;görev yapmak fungieren, tätig sein, die Aufgabe haben (als);-lik yapmak: z.B. öğretmenlik yapmak als Lehrer tätig sein;iyilik yapmak etwas Gutes tun;sıcak yapmak heiß sein;yol yapmak Strecke zurücklegen, schaffen;-e yapmadığını bırakmamak jemandem nur Böses zufügen;yaptığını bilmemek nicht wissen, was man tut;iyi yaptınız da geldiniz wie schön, dass Sie gekommen sind;yapma! lass das!, nicht doch!; Donnerwetter!, ist nicht möglich! -
4 görev
до́лжность (ж) обя́занность (ж)* * *1) до́лжность, круг де́ятельностиgörevler yüklemek — возлага́ть обя́занности (на кого-л.)
2) служе́бные обя́занности; до́лжность; фу́нкцияgöreve atanmak — быть назна́ченным на до́лжность
görev başında — при исполне́нии служе́бных обя́занностей
görevine başlamak — приступи́ть к исполне́нию свои́х обя́занностей; вступи́ть в до́лжность
görevini kötüye kullanmak — злоупотребля́ть свои́м служе́бным положе́нием
görevinden almak / uzaklaştırmak — отстраня́ть от занима́емой до́лжности
3) долг, обя́занностьgörev gereği — по до́лгу слу́жбы; ве́рный своему́ отцо́вскому до́лгу
görevini yapmak — испо́лнить свой долг
-
5 görev
1) до́лжность, служе́бные обя́занности; круг де́ятельности2) долг, обя́занностьgörevini yapmak — а) выполня́ть свои́ служе́бные обя́занности; б) исполня́ть свой долг
görevini formalistçe yapmak — форма́льно относи́ться к свои́м обя́занностям
3) роль, ми́ссия4) в разн. знач. фу́нкцияbademciklerin görevi — фу́нкция минда́лин
gramer görevi — граммати́ческая фу́нкция
5) де́йствие, рабо́та; ход (механизма) -
6 görev
1. duty. 2. job, employment, function. 3. official work, office. 4. physiol., gram., math. function. 5. law jurisdiction. -den alınmak 1. to be removed from office. 2. to be demoted. -e almak /ı/ to appoint. - bitimi discharge, demobilization. -den çıkarmak /ı/ to discharge, dismiss, fire. - yapmak to work, do a job (as an employee or in an official capacity).
См. также в других словарях:
hizmet — (A.) [ ﺖﻡﺪﺧ ] hizmet, görev yapma. ♦ hizmet etmek görev yapmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
îfâ -yı vazife — [ ﻪﻔﻴﻇو یﺎﻔیا ] görev yapma. ♦ îfâ yı vazife etmek görev yapmak, görevini yerine getirmek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
asaleten atanma — is., huk. Sürekli görev yapmak üzere bir göreve atanma … Çağatay Osmanlı Sözlük
kavramak — i 1) Elle sıkıca tutmak Çocuğu koltuk altlarından kavrayıp kaldırdı. N. Cumalı 2) Bir nesne veya düşünceyi her yönünü anlamak, iyice anlamak İnsanoğlu gerçeğin bir parçasını kavradı mı bütününü kavradığı düşüne kapılır. S. Birsel 3) Motorlu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yazmak — 1. yar, ar Kök veya gövdeleri sonuna a ( e) eki almış fiillere gelerek yaklaşma bildiren birleşik fiiller oluşturur Düşeyazmak, öleyazmak. 2. i, ar 1) Söz ve düşünceyi özel işaret veya harflerle anlatmak Büyük bir heyecan, bir haz içinde şu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
nöbet beklemek (veya tutmak) — 1) asker, polis vb. bir yeri, bir kimseyi, bir aracı gözetlemek, korumak gibi amaçlarla bulunduğu yerden belli bir süre ayrılmamak Geceleyin nöbet bekleyen muhafızlara ve hizmetçilere görünmeden ... inermiş. R. H. Karay 2) kurum ve kuruluşlarda… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Asaleten atanma — Sürekli görev yapmak üzere bir göreve atanma … Hukuk Sözlüğü
geçmek — e, er 1) Bir yerden başka bir yere gitmek Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim. T. Buğra 2) den Bir yandan girip diğer yandan çıkmak İplik iğne deliğinden zor geçti. 3) den Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
rol — is., lü, sin., tiy., Fr. rôle 1) Bir kişiliği canlandıran oyuncunun söylemesi ve yapması gereken hareketlerin genel adı 2) mec. Bir işte bir kimse veya şeyin üstüne düşen görev Ev kadını rolünü çok ciddiyetle ele almıştım. H. E. Adıvar 3) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sarmak — i, ar 1) Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek 2) Kuşatmak, çevirmek, ihata etmek Ordu düşmanı sardı. 3) Dolayında yer almak 4) Yayılıp etkisi altına almak, kaplamak Kültür düşüklüğündeki çöküş, yaygın bir hastalık gibi sarar toplumu … Çağatay Osmanlı Sözlük